Gün geçmiyor ki
bir çekat reklam ajansı reklam filmi daha deprem etkisi yaratmasın. İşlerimizi
büyüttükçe rakiplerimiz bizi kıskanıyor, işbirlikçilerine reklamımız hakkında
kötü yorumlar yaptırıyor. Biz bunların hepsine kulaklarımızı tıkayarak devam
ediyoruz başarılı reklam hayatımıza sevgili takipçilerimiz.
Efendim burada
biz bizeyiz diye her şeyi anlatacağım. Gizlimiz saklımız yok. Nazar değer diye
projenin pepsiye ne kadara mal olduğunu söylemeyecektik ama vazgeçtik. Tam olarak projeden 3 trilyar aldık. Evet
yanlış okumadınız, trilyar. Yani boşuna kafa yormayın, henüz kimse trilyarı
saymayı bilmiyor, biz de çekimizi bankadan bozdurunca tam olarak kaç tane
trilyon ettiğini göreceğiz. Şimdilik çeki ofise çerçeveletip astık. Yalnız
neden Bülent Ersoy ve Azra Akın’a ayrıca para verdiler anlamadık.
Efendim öncelikle
pepsi nedir? Bilmeyen vardır diye anlatayım. Pepsi bir gazlı içecek markasıdır.
Gazlı içeceğin türünün adı da koladır. Fakat ülkemizdeki bütün garson
arkadaşlarımıza vakti zamanında gizli bir bildirim gitmiştir. Bunlar kendi
aralarında bu gizli bildirimi nesilden nesile aktarırlar. O gizli bildirim der
ki: Müşteriden “kola” kelimesini içeren bir cümle duyduğun anda “Abi kola yok
pepsi var” cevabını verceksin. Fakat bu gizli bildirim gelenek göreneklerine
bağlı olan Anadoludaki illerimizde hüküm sürer. Yani İstanbul’daki garsonlar, maalesef
bir çok meslek dalına mensup emekçilerimizde olduğu gibi, yozlaşmış oldukları
için bu bildirimi nesilden nesile aktarmada başarılı olamamışlardır. Bu
nedenledir ki İstanbul dışına çıktığınız anda sizin “Coca Cola” ile ilişkiniz
henüz kaynağı bilinmeyen gizli bir güç tarafından kesilir. Son yıllarda bazı
tatil yörelerimizdeki yozlaşma nedeni ile oralarda da “Abi kola yok pepsi var”
lafını duyamayabilirsiniz.
Bu ön bilgiden
sonra Pepsi reklam filmimizin aşamalarına geçebiliriz.
Öncelikle
maalesef Bülent Ersoy’u biz seçmedik, firma çoktan anlaşmıştı kendisi ile.
Parasını falan da vermiş. Azra Akın da öyle. Bize sadece bir hikaye çıkarmak ve
bunu bir mantık silsilesine oturtmak kalıyordu. Bu konuda ne kadar başarılı
olduğumuzu bildikleri için bize geldiler.
Bülent Ersoy’a
şarkı söyleteceğimiz ve Azra Akın’ı da dans ettireceğimiz kesindi. Fakat bu iki sanat dalını nasıl
birleştirmeliydik.. Azra Hanım’a şarkı
söyletelim dedik. Fakat yalnızca ingilizce şarkı söyleyebiliyordu... Bir iki
denedik, arkadaşlardan biri sağır olup bize dava açtı. Neymiş efendim iş
kazasıymış... Neyse sonra firmaya sorduk acaba Azra Hanım yerine Sevtap
Parman’la anlaşma imkanımız var mı diye, hayır dediler. Biz de bu harkulade yorumdan vazgeçmek
zorunda kaldık.
Sonra madem Azra Akın’a şarkı söyletemiyoruz bari Bülent
Hanım’I dans ettirelim dedik. Hangi dans figuru Bülent Ersoy’la özdeşleşir diye
düşünmeye başladık. İpuçlarımız şunlardı:
1)
Bülent
Ersoy inanılmaz derecede afro-amerikalılara benziyordu.
2)
Çocukları
çok seviyordu
3)
Daha
önce 10’larca ameliyat geçirmişti
4)
Ne
dediği çoğu zaman anlaşılmıyordu.
Bütün bu
ipuçlarını birleştirince aklımıza micheal Jackson geldi. Kendisi bir afro
amerikalıydı ve 10’larca ameliyat geçirmişti. Ayrıca çocuklara olan düşkünlüğü
dillere destandı. Adamın evinde lunapark vardı yahu... Hepsinden öte micheal
Jackson’ın da tam olarak ne dediği anlaşılmıyordu, şarkılarını ülkemizde
gerçekten söyleyebilen kimse yoktu. Adamın şarkılarını anladığı kadarını
söyleyen bir nesil yetişmişti ülkemizde.
Ve en kötüsü de aslında şarkılarda ne dendiği Micheal Jackson öldükten
sonra ancak anlayabilmişti bu nesil. Çünkü ancak o zaman kafamıza dank edip
internetten şarkı sözlerine bakmayı akıl edebilmiştik.
Mesela biz
yıllarca Smooth Criminal şarkısındaki nakarat olan “Annie Are you ok?” kısmını “elibaci
vokki el baci vokke are you vokki eli” olarak söyledik ve hiç gocunmadık.
Bu aynı nesil
yine Micheal Jackson sayesinde “yahu o zaman ninja kaplumbağaların jenerik
müziğini de yanlış mı biliyordum acaba” diyip doğrusunu yine veli nimetleri
internetten bakıp öğrenmiş nesildir.
Mahalle arkadaşlarımıza
hava basmak niyetiyle “tiret vintu ninja tötıls tiret vintu ninja törtıls
evuzuli hefşıl, norölog” diye bas bas bağırırken yıllar sonra aslında onun
“teenage mutant ninja turtles, teenage mutant ninja turtles, teenage mutant
ninja turtles, hereos in a half sell, turtle power” olduğunu öğrenince hüsrana
uğramış, kendilemizden soğumuşuzdur. Allahtan o zaman hava bastığımız
arkadaşlarımızla görüşmüyoruz...
İşte bu
benzerlikler neticesinde Micheal Jackson ile özdeşleşmiş moonwalk yürüyüşünü
yaptırmaya karar verdik Bülent Ersoy’a. Fakat kendi bütçemizden kesip fona dansçı alacağımıza sokaktan adam topladık, ne de olsa her 5 kişiden 4 ü moonwalk yapabiliyor Türkiye'de. Bu nedenle topladığımız 5 kişiden biri geri geri yürüdü, idare edin.
Ayrıca pepsi ve coca cola gibi markaların 80'lerde amerikada reklamlarında kullandıkları ve sonradan yasaklanan subliminal mesajları nasıl olsa rtük anlamaz diye kendi reklamımızda kullandık. Bülent Ersoy'a "yerinden gir evladım" dedirttik. O kadar başarılı bir subliminal mesaj verdik ki şahsen biz bile anlamadık ne demek istediğimizi, ama bilinç altımızda yer etmemesi imkansızdı...
Buyrun
izleyin:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder